Amerika'nın Phoenix kentinde temmuz ayında sıcaklıklar 50 dereceyi görüyorken, 1895'ten bu yana kentin gördüğü en soğuk gün 2 derece idi. ABD gibi alım gücünün görece yüksek olduğu bir ülkede böyle bir şehrin klimalarla donatılmama şansı yok. Her bir dükkan, her bir ev, her bir binanın her odası klimalarla donatılmış bir şehirde sıcaklıkları klimalar hangi yönde etkiler sizce? Phoenix kent merkezinin kırsaldan ne kadar sıcak olduğuna bakarak kolayca söyleyebiliriz ki, klimalar bu kenti 5 derece ısıtmış.

Mavi Gezegende insan nüfusunun en hızlı arttığı kıta olan Afrika aynı zamanda en sıcak kıta ünvanını da elinde tutuyor. Alım gücünün de hızla arttığını göz önünde bulundurursak aynı çıkarımı yapmakta zorlanmayacaktır zeki okuyucularımız. Afrika da uzak olmayan bir tarihte klimalarla dolacak fakat Phoenix örneğindeki gibi şehir merkezinde bir mikroklima yaratmakla kalmayacak. 

Sanayi devrimi yaşandığı günden bugüne, Dünya öyle veya böyle 1,5 derece ısındı. Güneş lekeleri, denizlerde hapsolmuş karbondioksit ve karbonmonoksitin atmosfere karışması, içten yanmalı motorların saldığı zehirli gazlar, fabrika atıkları... Her ne sebepten olduysa, eskisine kıyasla 1,5 derece daha sıcak olan bir Dünya'nın içinde yaşıyoruz. Afrika gibi devasa bir kıtayı klimalarla soğutma çabamız dünyayı kaç derece ısıtır sizce? 

Tahminde bulunmanın dahi içimi daralttığı bir şeyden bahsetmek istiyorum: 1.6 milyon nüfusu ve 1342 kilometrekare yüzölçümü olan bir şehri klimalarla soğutma çabası şehri olduğundan 5 derece daha sıcak yapıyorsa, yüz milyonlarca nüfusu ve 30.4 milyon kilometrekare yüz ölçümü olan bir kıtayı klimalarla soğutmayı denemek tüm gezegeni kaç derece ısıtırdı? Belki de felaket tellalliği yapıyorumdur... Ben fizik profesörü değilim ama koskoca bir kıtayı klimayla doldurma fikrinin dünyayı 1,5 dereceden daha fazla ısıtacağını kestirebiliyorum.

Bazı saf inançlı okuyucularımız bu paragrafların ardından "Teknolojik gelişme elbet buna da bir çözüm bulacaktır ve bu durumdan bizi kurtaracaktır." diye düşünmüş olabilir. Bundan 2000 yıl önce de bu cümleleri kuranlar vardı. Teknoloji hiçbirimizi henüz kurtarmış değil. 

Teknoloji ve özgürlüğün birbirine sıklıkla zıt düşen kavramlar olduğunu görmekte zorluk çeken insanların görmesine yardımcı olmak için bir örnek verelim: İki firmamız var, A ve B. A, çalışanlarının refahını ve müşterilerinin memnuniyetini gözeten bir yazılım firması. B ise yalnızca hissedarlarının mutluluğunu sağlamakla yükümlü olan bir yazılım firması. Birazcık ekonomi bilgisi olan herkes fark edecektir ki bu iki firmanın işleyiş biçimlerinin birbirlerine zıt sayılması pek zordur. Çalışanlarının refahını ve müşterilerinin memnuniyetini sağlamayan bir firma kar edemez ve bu durumda hissedarlarını da mutlu edemez. Tam aksi için de aynısı söylenebilir. Bu insanların genelde görmedikleri bir şey vardır, B firması daha akılcı bir motivasyona sahiptir ve bu motivasyon çalışanlarıyla müşterilerinin memnuniyeti, hissedarlarının memnuniyetiyle zıt düştüğü zaman hissedarlarını tercih ediyor olmalarının yıkıcı etkilerinin olmasıdır. Biz kimsenin A firması gibi olması beklentisi içine girmiyoruz ya da B firmasının yöntemini insanlık dışı bulmuyoruz. A firması işini daha dürüstçe yaptığında ayakta kalacağı fikrine inanarak işini yapıyor ve açık kaynaklı özgür yazılımlar üretiyorken, B firması içine casus amaçlı kodlar yerleştirdiği yazılımlar üretiyor. Hangisinin daha karlı olmasını ve piyasada yön verici rolü üstlenmesini bekleriz? Şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde B firmasının çok daha yüksek karlılık oranıyla hayatına devam edeceğini hatta teknolojinin gelişiminde daha aktif bir firma olacakları çıkarımını yapabiliriz. Bu örnek sadece bu duruma has değildir ve her konuya uyarlanabilir. 

Konuyu henüz kavrayamamış olan okuyucularımız bu problemin regülasyonlarla ve yasalarla çözülebileceğini veya yazılan tüm bu yazıların bir kapitalizm yergisi ve sosyalizm yüceltmesi olduğunu zannedebilir fakat biz herhangi bir ekonomik sistemi diğerinden kayırmıyor, teknolojinin olduğu yerde özgürlüğün olamayacağından bahsediyoruz. Traktörün icadı ortalama bir çiftçinin hayatını hangi yönde etkilemiştir? Traktör icat olduktan sonra aynı refaha sahip olması için sürmesi gereken arazi miktarı 5 dönümden 50 dönüme mi çıkmıştır yoksa iş hayatı mı kolaylaşmıştır? Eğer iş hayatı kolaylaştıysa bu onu ve ailesini öncekinden daha mutlu mu yapmıştır yoksa doğaya ve özüne daha nankör mü? Bu onu daha mutlu yaptıysa bu mutluluk hak edilmiş ve pozitif yönlü bir mutluluk kaynağı mıdır yoksa aksi mi? Çünkü artık biliyoruz ki TikTok ve Instagram gibi haksız yere mutluluk elde edebildiğimiz şeyler kesinlikle varlar ve bu bizi mutlu ediyorsa dahi çevremize daha özensiz ve daha sabırsız, kısacası daha kötü insanlar olmamıza sebep oluyor. Bu da uzun vadede toplumun ortalama mutluluğunu kötü etkilemekle kalmıyor, "Neden insanlar bana hep kötü davranıyor? Neyse ki Instagramda kötü içerikleri görmüyorum." gibi bir rasyonelleştirmeyle bizleri böyle uygulamalara bağımlı da ediyor. 

Anlatı kimin evine klima takıp takmamayı seçmesiyle alakalı değil. Bizim çevreye adapte olma çabamız ve teknoloji dediğimiz kavram aracılığıyla çevreyi manipüle etmeyi öğrenmemizle alakalı.

Esen kalın, doğayla iç içe kalın. 

Comments