ABD'de yalnızca geçen sene yemek siparişi sektöründe harcanmış olan 87 milyar dolara yakın bir para var ve kadınların da feminist ekonomi müsebbibiyle iş hayatına girmesi bu sektöre akla ziyan bir potansiyel yarattı.
Yaşam için temel olan ihtiyaçların dahi ekonomik döngü tarafından yerine getirilmesi insanların kendi ihtiyaçlarını karşılamak için harcadığı zamanı azaltırken, para kazanmak için harcanılan vakti arttırıyor. Kuşkusuz bu da insanların daha yalnız ve iş hayatına daha adanmış yaşamlar yaşamasına sebep olup, benliğin yok olması, psikolojik sorunlar ve fiziksel olmayan acılarla karşılaşılmasını kaçınılmaz hale getiriyor.
Yazımıza devam etmeden önce birbirinin yerine kullanılan bu iki kelimenin ayrımını yapmanın bizim için daha sağlıklı olacağına inanıyoruz. Ehlileştirme ve evcilleştirme. Ehlileştirme, yani İngilizce karşılığıyla "taming" bir canlının ömrü içerisinde koşullandırma yoluyla davranışlarını değiştirmek ve insan hayatına daha uyumlu hale getirmek. Evcilleştirme ise İngilizce karşılığıyla "domestication" bir canlı türünü yapay seçilimle nesiller içinde insan hayatına tamamen uyumlu hale getirmek. Anlaştığımıza göre devam edebiliriz.
Az önce bahsi geçen kavramların her ikisinin ömrümüz içerisinde diğer insanlara ve hatta kendimize uygulandığını görmekte zorlanmayız. Ehlileştirmeyi görmesi pek kolayken, evcilleştirmeyi görmek biraz daha dikkat gerektirir. Bu yazıyı okuduğunuza göre okumayı öğrenmiş ve okula gitmişsinizdir ve "eğitilmişsinizdir" diğer bir adıyla ehlileşmişsinizdir. Eğitimin yöntemini eleştiren insan bulmak için sokağa çıkmak yeterli olurken modern eğitimi eleştiren birini bulmakta zorlanacağızdır, bunun sebebi de evcilleşmiş olmamızdır. Her modern anne ve baba çocuklarını ehlileştirmek ister, çocuklarını en iyi ehlileştirecek, ilerleyen yaşlarında "iş" hayatının bir parçası olduğunda metnimizin başındaki diğer kişiler gibi olmaması için ehlileştirmek ister. Ehli bir vatandaş moderndir, çocuğunu da ehlileştirmek ister (eğer varsa), ehli vatandaş cinsiyet eşitliğine inanır, kadınların da iş hayatında olmasını destekler, dışarıdan yemek söyler, evine temizlikçi çağırır, bulaşık makinesi alır, çamaşır makinesi alır, robot süpürge alır ve modern olmayan bir insanın kadından yapmasını beklediği her şeyi ya makinelerine yaptırır ya da yapması için birisine para öder. Bu şekilde hayatındaki tüm temel ihtiyaçlarını ekonomik döngünün bir parçası yapar ve psikolojisi de en fazla ülkesinin ekonomisi kadar sağlıklı olabilir.
Ehli vatandaş önceden gitmiş olduğu ehlileştirme kurumunda hayatındaki tüm temel ihtiyaçlarını ekonomik döngünün bir parçası yaptıktan sonra nasıl psikolojik sağlığını koruması gerektiğini de ezberler ama ehli vatandaşları elit vatandaşlardan ayıran yer de burasıdır. Ehli vatandaş psikolojik sağlığını korumakta çok büyük güçlük çekecek ve birden fazla bağımlılık geliştirecektir fakat elit vatandaşımız ise bunda hiçbir zorluk çekmeyecektir çünkü o yalnızca ehil değil aynı zamanda evcildir de.
İnsanların ehil olmayıp evcil olan, evcil olmayıp ehil olan ya da her ikisi de olmayan halleri de toplumumuzda bulunur. Peki modernliğin ehlileştirilmeyle hiçbir alakasının olmadığı hatta modern diye bir kelimenin olmadığı dönemdeki insanlar günümüzdekilerden bambaşka mıydı? Evcilleştirmenin tanımını pek bilmeyen bir insan bile süs köpeğiyle kurda bakarak aralarında hiçbir alaka olmadığını anlayabilir. Evcil boğaların rodeoların güreştiği boğalardan ne kadar çelimsiz ve ne kadar daha ufak beyinlere sahip olduğunu göz önünde bulundurarak günümüz insanının daha çelimsiz ve daha ufak bir beyne sahip olduğunu da söyleyebiliriz çünkü evcilleştirmenin yan etkilerinden biri beynin ufalması, kemiklerin incelmesi ve vücut ağırlığının azalmasıdır. Elit bir vatandaş günümüzün modern toplumuna adapte olabilmek için zekasını, kuvvetini ve onurunu kaybetmiştir. İnsanlara bir bozkurt fotoğrafı gösterildiğinde şan, onur, asalet gibi kelimeler akılda çağrışırken; bir evcil köpek gösterildiğinde köpeğin boyutundan bağımsız olarak dost, sevimli veya aptal gibi kelimeler çağrışım yapacaktır.
Bir de tamamen ehlileştirilemeyen ve kısmen ehlileştirilemeyenler var; disleksililer, hiperaktifler, retardlar, otistikler ve niceleri. Bugün sadece otizm spektrumundan bahsedeceğiz ama belki başka bir gün diğerlerine de sıra gelir, özellikle hiperaktifler hakkında yazacağım zamanların geleceğine inanıyorum.
Asperger sendromu ve yüksek işlevli otizm kimi psikologlar tarafından aynı durum olarak yorumlanıyor o yüzden biz de ikisinin adını ayrı ayrı söylemek yerine yalnızca asperger diyeceğiz.
Avcı-toplayıcı dönemde doğmuş olan insanların çoğu, özellikle de yaşadığı coğrafya nedeniyle denisovalı ve neandertaller, asperger sendromuyla hayatını sürdürüyor veya aspergerle aşırı yakın özellikler sergileyen başka bir nörogelişimsel farklılıkla yaşıyorlardı. Zaten karmaşık sosyal ilişkiler ve devletleşme gibi süreçlerin hepsi tarım devrimi ve medeniyetin ilerlemesiyle birlikte ortaya çıktığı için o dönemde sosyal olarak çok yetenekli olmak çok büyük önem arz eden şeyler değillerdi.
Tüm denisova ve neandertal insanlarının nüfusu tükendiği için bilginin doğrusuna ulaşamayacağız fakat günümüzde denisovalı ve neandertal genetiği taşıyan insanlar yani türkler ve kuzey avrupalılarda asperger sendromunun özellikle afrikalılardan yani yalnızca sapiensin varlığını sürdürdüğü coğrafyadan çok daha yüksek rastlanma olasılığına bakarak bu çıkarımları yapıyoruz. Otizm spektrumunda bulunan fakat kişiye zararı gözlemlenemeyen nörogelişimsel farklılıklara "nörogelişimsel bozukluk" denmesinin sebebi de elit vatandaşımızın otizm spektrumuyla uzaktan yakından alakasının olmayışıyla alakalı. Bazı okuyucularımız "Farklılıkları bozukluk olarak yaftalayıp sanki bir hastaymışçasına tedavi etme çabasından büyük ilaç firmaları ve onlara çalışan doktorlardan başka kimse hiçbir elle tutulur kazanç elde etmiyor, bu da teknoloji ve özgürlüğün çatışmasıyla alakalı olmalı!" diye düşünmüş olabilir fakat bu sadece buzdağının görünen kısmı. Görünmeyen kısımda ise evcilleştirme yatıyor.
Hala okumadıysanız teknolojiyle ilgili olan bir önceki yazımızı okuyarak diğer okuyucularımızla buraya kadar hemfikir olabilir ve ortak paydada devam edebiliriz.
İnsan gibi zeki bir canlıyı evcilleştirmek isteyen başka türden bir canlı, örneğin bir uzaylı olsaydınız. Onları nasıl evcilleştirirdiniz? Hepsini kafeslere kapatıp, istediğiniz özelliklere sahip olanları zorla çiftleştirerek mi? Aslında bizi evcilleştirmek isteyen bir cansız var, aynı ekonomideki görünmez el gibi, bir sonraki neslin ne yönde gelişeceği ve ne yönde köreleceğini belirleyen: Evrim. İnsan teknoloji sayesinde doğal çevreyi manipüle etmeyi öğrenince evrim de onu kendi yarattığı çevreye uyumlu yapma görevini üstlendi ve bu sayede insan kendi ırkının evcilleştirilmesine sebep oldu. Neandertaller bizden 4 kata kadar daha kalın kemiklere ve %27 daha büyük bir beyne sahiplerdi, evcilleştirmenin en temel iki yan etkisini kolayca görebiliyoruz değil mi? Hatta bir neandertal kadını ortalama bir evcilleşmiş erkekten %3 daha büyük bir beyne sahip.
Yazımızın başında dışarıdan yemek söyleyen insanları hatırladık mı? Onlar yalnızca kendi psikolojilerine zarar vermiyorlar, yapabilecekleri bir şeyi yapmamayı tercih ediyorlar ve kendilerini daha da evcilleştiriyor; zayıflaştırıyorlar. Hala elinizden bir şeyler geliyorken yapın. Teknoloji yalnızca bu yaşamdaki özgürlüğünüzü çalan bir şey değil aynı zamanda sizden sonraki nesillerin sizden daha zayıf ve bu sebeple de teknolojiye daha bağımlı yani daha da az özgür olmasına sebep olan bir kavram.
Esen kalın, doğayla iç içe kalın.
- Log in to post comments